Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tanrım, bir daha böyle yaparsan, ölümü gör...

Bence bizi insan yapan, zaman zaman diğerlerinden ayıran, bazen tercih edilir hale getiren veya nefretle anılmamıza sebep olan en önemli şey ‘espri yapabilme’ kabiliyetimizdir. Hayata komik bir pencereden bakabilmek, yaşamı kaldırabilmek için bence akıllıca bir yoldur. Mesela; bazen güzellikleri çoğaltır, bazen dayanılması imkansız olanı dayanılabilir hale getirir...   Kendimce;   her birimizin Tanrı’dan bir parça olduğuna yürekten inanırım. Dolayısı ile sahip olduğumuz tüm duygular Tanrı’dan gelir... Ve    gelenler arasında   en özel ve en güzel şey şaka yapabilme kabiliyetidir. Dolayısı ile benim Tanrım espirili bir Tanrı’dır ve şaka yapmayı sever... Yalnız espiri anlayışı bizden biraz değişiktir, o ayrı... Kendisinin en sevdiği şaka, anlaşıldığı üzere, fukaranın eşeğini önce kaybettirip, sonra buldurma şakasıdır. Zavallı fukaralar eşşekleri konusunda çok hassastır... Hepsinin kendi meşrebince bir eşşeği vardır: mal, mülk, sağlık, aşk... Tanrı şakanın etkileyici olması için senaryo ü

Felek eşşeğime ‘çüş’ mü dedi...

Cuma gecesi,   Sezen Aksu’nun konserine gittim. Gerçi facebook’taki statüsümden bu konsere gideceğimi Swahili dilinde ilan etmiştim. Swahili dilini bilmeyenler için de buradan söylemiş oldum... Durduk yere neden Swahili dilinde yazmaya başladığımı soran arkadaşlarıma da şunu söylemek isterim; geçtiğimiz aylarda, Tanzanya'lı bir işadamı ile tanıştım. Kendisi Zanzibar bölgesinin en büyük kabilesinin şefinin oğlu... Öğrenimini İngiltere’de yapmış. Fevkalade kültürlü, fevkalade entellektüel, fevkalade centilmen, son derece yakışıklı bir adam... Türkiye’de gayrimenkul yatırımı yapmak isteyen bir şirketi var... Bizim projelendirdiğimiz binalardan birini inceliyorlardı... Kendisi ile, proje üzerinde yapılmasını istedikleri değişiklerin görüşüldüğü toplantılardan   birinde tanıştık.   Aramızdaki iş ilişkisi gel zaman, git zaman özel   bir arkadaşlığa dönüştü... Geçtiğimiz hafta sonunda da beni özel jeti ile Catalonya’ya götürdü... El Bulli’de, bizim için ayrılmış özel   loca’da beşyüzbir t

Güneş Tutulması, Ay Bırakılması...

Eve geldim. Dışarıda yağmur, bırak bardağı, kovadan boşalarak yağıyor...   Evde iyi bir şişe şarap olmadığı için üzgünüm. Hani şu iki gece önce, neredeyse hepsini içtiklerimden... Meğer benim şarap içemememin sebebi, bünyemin alışkın olmaması değilmiş... Güzeli denk gelmemiş... Dişime göre bulunca, pek ala bir 70’liği götürebiliyormuşum... Az önce bir Miller alıp geldim. Buzdolabının sebzeliği Miller dolu... Bize en az üç parti yaptırır. Ekibi toplamak farz oldu. Hem Miller’ları içmek için, hem yaralarımızı sarmak için... Biten hafta hayatımıza neler neler oldu... Bir tanesi çok üzücüydü. Andıkça hala kalbimiz kanıyor. Şimdi girersem, çıkamam. O yüzden üzerine nurlar yağsın, ışıklar içinde yatsın demekle yetinelim bu sefer... Allah gani gani rahmet eylesin... Bugün gene güneş tutuldu. Bu güneş ve ay tutulmalarından ben pek birşey anlamıyorum ama anlaşılan onlar benden birşeyler anlıyorlar...Zira, her tutulmada hayatım bir viraj alıyor... Bundan onyedi ay önce, 14 Ocak gecesi, evliliğim