Ben Ankara’lıyım. Orada doğdum, ondört yaşına kadar orada yaşadım, sonra İstanbul’a geldim. Ankara’da EGO, Elektrik-Gaz-Otobüs idaresinin kısaltmasıydı. Bütün otobüslerin ve otobüs duraklarının içindeki bankların üstünde EGO yazardı. Ankaralı’lar bu kısaltmayla ‘Erken Gelen Oturur’ şeklinde dalga geçerlerdi. O yıllarda toplu taşıma imkanları sınırlı olduğundan, otobüslerde ve duraklarda ancak erken gelenler oturabilirdi. Bu da kısaltma ile edilen alaya, tuhaf bir gerçeklik katardı. Yıllar geçti. Kişisel gelişim modası başladı. Herkes bu ‘ego’ lafını diline doladı. Ego aşağı, ego yukarı... Yok ego şöyle olursa, kişisel gelişim böyle olur, olmazsa olmaz. Ego konuşursa, iç ben susar... iç ben konuşursa, ego dağa kaçar... Ben ne zaman bu gelişim çalışmalarından birine katılmaya kalksam, aklıma hep Ankara Bahçelievler’deki evimize en yakın durak olan Pazar durağında, tek ayağı kısa olduğu için hafif yamuk duran solgun kırmızı bank ve bankın sırt kısmına oyulmuş EGO yazısı geldi. Bir türl