Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Erkek Dediğin....

Can Yücel’in çok meşhur bir düz şiiri var. Adı ‘Kadın Dediğin’... Düz şiir, demem, bu tarz bir yazıya ne diyeceğimi bilemediğimden... Zira ortada öyle bir format var ki; düz yazı desen değil, şiir desen hiç değil... Olsa olsa 'düz şiir' olur böyle bir yazı... Facebook’ta bu düz şiir’i paylaşan erkek gırla... Sanırsın ki kendileri erkek olmanın kitabını hatim ettiler bitti, olay sadece kadının nasıl olması gerektiğine kaldı. Dün sabah bilgisayarımı açtım. Baktım yine bu ‘düz şiir’ ortalıkta arz-ı endam ediyor. Aksi gibi, paylaşan da,  çok sevdiğim bir arkadaşım. Epey kahrımı çekmişliği vardır. O yüzden kıyamadım, kestim sesimi oturdum.  Ama gün boyu içim içimi yedi. Zaten Can Yücel’e bu aralar ‘Muhteşem Gatsby’ çevirisinden sebep,  hayli gıcığım... Üstad, tercüme yapmış, mübarek tercüme değil, sanki doktor reçetesi... Her sayfada, kendisi kadar okuyup yazmamış okurdan intikam almayı kafaya koymuş bir hal var. Ben yirmi sene okudum, al sen de bunu oku...  Anlayanlar,

Candan Erçetin Konseri bir nedir?

Dün gece Candan Erçetin konserine gittik. Gözünüzde canlandırmanızı istediğim sahne şu; Sahnede, etekleri püskül püskül sallanan elbisesinin  içinde zıplayan, çıplak ayaklı bir kadın var... Seyirci sıralarında oturması planlanan herkes ayakta... Yağmur bardaktan boşaltılırcasına yağıyor. Sahneyi tarayan takip ışıkları, yağmur damlalarına takılıyor, yer yer geçemiyor. Çünkü gökyüzünde ışıkla açılmış tüm koridorlar, sel altında... Bu sırada orkestra, bir daha hiç çalamayacakmış, bu sonmuş, yarın yokmuş  gibi tam gaz ‘Kalenin Bedenleri'ni çalıyor... Ve itfaiye hortumundan sıkılır gibi yağan sağanağın altındaki insanlar, bir yandan saçlarından akan suları ellerinin tersi ile siliyor bir yandan da 'koyverin gidenleri' diye çığırarak göbek atıyorlar... Biz de bu sahneye kendimizce katkılarda bulunduk. Ben, yerden alıp göğe vuran, gökten alıp yere indiren çılgın rüzgar ve deli yağmurun altında İzmir it’i gibi titreyen seyirciye ‘buz gibi su, alaska, frigo’ satan ç

Hergün Birşey Daha Biter...

2012- 2013 eğitim ve öğretim yılı bitti. Ama bu sefer, okul yılının son bulması  hakkında sadece ‘bitti’ dersek, haksızlık etmiş oluruz. Zira içinde iki mezuniyet, bir SBS ve üç adet hazırlık atlama sınavı barındırıyordu. Beni şahsen tanımadan,  blog yazılarımı okuyanlar için bu bitişleri biraz açayım. Küçük kızım ilkokulu, büyük kızım ortaokulu bitirdi. İkisine de mezuniyet töreni ve mezuniyet partisi yapıldı. Çifter çifter elbiseler, ayakkabılar alındı. Fotoğraflar çekildi. Her törenden önce ailecek kuaföre gidildi. Sanırsın kızlar mezun olmadı, kocaya gitti... Büyük kızım, ortaokulu bitiren her Türk genci gibi,  SBS’yi  tattı. Bunun üstüne, kendi okulunun lisesine devam edebilmek için, üç ayrı seviye sınava girdi. Sonunda, az önce söylediğim gibi, bu merhalelerin her biri aşıldı, biz bavulumuzu topladık,  arabamıza bindik, Marmaris Selimiye Koyu’nda ki mütevazi evimize geldik. Kendi adıma, bitişleri seviyorum. Sona eren her aktivite, bir gün gelip hayatımın da biteceğ