Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Aman David, Yandın David veya Rönesans Hakkında Bilinmeyen Gerçekler...

(Toskana’nın Bağları V. Bölüm) Beşinci yazıya geldiğime göre, kuvvetle ihtimal, bu İtalya’da beşinci günümüz... Yoksa değil mi? Gerçi farketmez. Bu yazıları yazmak için, masama oturduğum zaman, kendimi daha önce yıllarca orada yaşamış gibi hissediyorum. Sanki bir kaza olmuş, uçağımız Floransa’ya düşmüş, kurtarma ekipleri gelene kadar Floransa adasını keşfetmeye çıkmışız, bizden önce orada yaşamış insanların bıraktıkları izlerin arasında dolaşmışız gibi bir hissim var. Veya binaların güzel, sokakların düzgün, renk uyumunun hakim ve erkeklerin yakışıklı olduğu bir paralel evrene geçmişiz, bir süre sonra binaların çirkin, sokakların yamuk yumuk, renk uyumunun boktan ve erkeklerin ecüş bücüş olduğu kendi dünyamıza dönmüşüz gibi hissettiğim vaktilerde oluyor... Yani ne olup bittiğini bende tam olarak bilemiyorum. İtalya gezisinden sonra bir eksen kayması yaşadığım doğru... Ama o kadar... Konunun gerisi halen bir sır perdesinin arkasında durmakta... Kaçıncı günde olduğumuzdan bağ

Bir Yiğit Uffizi’ye gitse, gör başına neler gelir

(Toskana’nın Bağları IV. Bölüm) İtalya maceralarımızı yazma işine girdim, çıkamıyorum. Dördüncü bölüme geldim, hala bitecek gibi değil. Her sabah ofise gittiğimde Gaye’nin karşıma dikilip ‘bak öbür bölümleri bekliyorlar, ona göre’ demesi de işin cabası... Bu yazı, başlığından da anlaşıldığı üzere, Uffuzi’yi anlatıyor. Ama bunun daha Davut heykeli var, Beatrice kilisesi var, Bolonya’da bir otel odasında kama sutra’yı anlamak için sarfedilen çabalar var. İçimden bir ses, sen ayvayı yedin kızım, böyle giderse ömürünün sonuna kadar İtalya yazarsın, diyor. Acaba böyle yapmasam da, diğer bölümleri merak eden insanları bir akşam kahveye mi davet etsem... İki saatte herşeyi anlatırım, biter, bende kurtulurum... Gel lakin burada da, diğer bölümleri merak edenler kaç kişi, sorusuna cevap vermek lazım... Herneyse... başladık, bitiricez. Madem öyle, devam edelim. En son Cersai’yi, fuarı anlatmıştım. Fuara gittiğimizin ertesi sabahı, yine saat 6:00’da kalktık, sanki Piazza Della Signoria’