Ben küçükken, çok küçüktüm... Gerçekten... Bütün yaşıtlarımdan daha ufak tefek, çelimsiz, minnacık bir çocuktum. Ama bu küçüklüğüme inat, çok da zor bir çocuktum... Bir kere duygusuzdum. Hiçbir olayda en ufak bir zayıflık belirtisi göstermeden, sadece yapmak istediğim ne ise, hedefe kilitlenir ve onu yapmaya çalışırdım. Çok gerekmedikçe ağlamazdım, kesinlikle rica etmezdim ve asla özür dilemezdim. Ne anneme, ne babama, ne de kardeşime sarılmazdım. Kerem anneme sarılırken, öperken, ben kendisini uzaktan alaycı bakışlar ile izlerdim. Bazen inat ediyor, diye Deniz’e kızıyorum. Ama ben inatçının önde gideniydim. Nuh derdim, bir daha peygamber demezdim. Hala’mın kayınpederi rahmetli Hasan Dede anlatmıştı. Galatyalı’lar böyle inatçı olurlarmış. Bir sene köyde salgın çıkmış. Asker gelmiş, köyü karantinaya almış, giriş, çıkış yasaklanmış. Galatyalı’lar inat etmişler, vurulmak pahasına karantinaya girmemişler... Hasan Dede’nin karısı Ziynet Nine de Galatyalı’ydı. Hasan Dede, karısının