Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Onasis'in Defteri

Gençliğimde büyük para sahibi olup, parası sayesinde  ünlü olmuş insanların hayat hikayelerini okumaya meraklıydım. Çünkü o yıllarda bana ne olmak istersin diye sorsalar, ünlü olmaya yetecek kadar parası olan zengin bir insan  olmak isterim, derdim.  Şimdi geriye dönüp baktığım zaman,  istediğim noktaya gelemeyişimin sebebinin, bizatihi  davranışımda yattığını görüyorum.  Ünlü olmaya yetecek kadar parayı bir araya toplamayı başarmış bir insanın o noktaya varmak için yürüdüğü yollarda başına gelenleri bir kitapta toplayıp, cümle aleme ilan ettiğine inanmak için aptal olmak lazım.  O yıllarda bunun olabileceğine inandığıma göre, demek ki ben de aptalmışım. Şimdi böyle yazınca, eskiden aptaldım, artık akıllandım gibi anlaşılıyor ki bu doğru değil. O yüzden cümleyi şu şekilde düzeltmeliyim; eskiden şu anda olduğumdan daha aptaldım... Benim şimdilerdeki zeka ve kavrayış düzeyimi bilenler için, bunun daha kötüsünü hayal etmenin çok zor olacağını tahmin ediyorum. Ama ne yazık ki gerçek bu..

Sikhandin'i Beklerken...

Genç kadın bilgisayar ekranında dans eden çizgilere huzursuzca baktı. Aklına yapacak daha iyi birşey gelmediği için, facebook’a tekrar bağlandı. Oysa kapatalı daha yarım saat bile olmamıştı. Eşden, dosttan gelen yorumları okudu, bazılarına gönülsüz bir iki kelime yazdı, standart gülme işaretini sağa sola fırlattı... Vakit akşama vardığı için, facebook'un ekranı mahalle aralarındaki esnaf lokantalarının vitrinine benzemişti. Her önüne gelen, bir yemek resmi yapıştırmıştı. Bizim zamanımızda yediğiyle içtiğiyle çingeneler övünürdü, diye geçirdi aklından... Sonra e-mail kutusunu açtı, twitter hesabını kontrol etti, blog yazılarını takip edenlerin sayısına baktı... Bu sayfaların arasında ne arıyorum, acaba ne bekliyorum, diye sordu kendine... Her şey, bir anda sihirli değnekle dokunulmuş gibi düzelecek mi? Peri'nin sihirli değneğini e-mail ile göndermesi yüzde kaç ihtimal? Kendi kendine ‘saçmalama’ dedi... Sihirli değnek e-mail ile nasıl gelsin... İyi ama Peri'ye inandın,

Babamla memleket meseleleri üzerine kısa bir görüşme...

Ben : Baba, memlekette muhafazakar akımlar gittikçe güçleniyor. İçkisiz lokantalar falan artıyor. Böyle giderse, gidip iki satır rakı içecek yer bulamıycaz... Babam : Bu memlekette herşey moda modadır. Birgün etekler uzar, bir başka gün kısalır... Ben : Öyle diyorsun ama, iktidar partisi konuyla ilgili yasaklar getirmeye hazırlanıyor... Babam : Osmanlı’nın yasağı yedi gün sürer... Ben : Çalkantılı günler geçiriyoruz. Sence yaşanan bu olayların, memleket açısından pratik sonucu ne olur dersin? Babam : Kerhanedeki kadına sormuşlar, neden çocuğun olmuyor, diye... nasıl olsun, biri yapıyor biri bozuyor, demiş... Ben : Olana bitene baktığın zaman, ne hissediyorsun? Babam : Derin olan kuyu değildir. Kısa olan iptir... Ben : Peki, nasıl çıkarız bu işin içinden... Babam : Sabırla koruk helva olur... Ben : Bana tavsiyen nedir? Baba : Altına bir söylersen, gümüşe hiç söyleme... Ben : Sağol Baba... Babam : Berhüdar Ol... Selametle...