Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gülfem’in Muz’la İmtihanı

Bedensel aktiviteler benim için her zaman korkulu rüyadır. Koşamam, yüzemem, tırmanamam, atlayamam, sıçrayamam… Okuldayken en kötü dersim, beden eğitimiydi. Beden eğitiminden doğru dürüst not alamadığım için, fizik, kimya, matematik on olduğu halde iki kez takdirname ortalamasını tutturamamışlığım bile vardır. Babam teselli bulayım diye ‘ya kafa çalışır, ya vücut… İkisi bir arada olmaz, üzülme’ derdi. Sonraki yıllarda babamı haklı çıkaran pek çok örnek de görmedim değil hani. Nice edeleli vücut sahibi, elif’i görse mertek sanarak bütün hayallerimizi suya düşürdü. ‘Hah, budur işte anasını satayım’ dediklerimizin hepsi de bir örnek ‘kısa kesilmiş hamam tokmağı’ şeklinde adamlardı… Neyse, ben bunlara kafa yormaktan vazgeçtim artık, o yüzden içeriği dağıtmayıp, konuya geri döneyim. Kişi kendini bilmek gibi irfan olamaz, demiş atalarımız… Bende kendini bilen bir kişi olarak, her zaman kırdım dizimi, oturdum oturduğum yerde… Taaa ki bir yaz Kemer’e gidene kadar… Galiba sene 199

Merdiven Bileti

Bana bu aralık bir haller oluyor. Şimdi  bunu anneme söylesem, hemen ‘selamın kavlen’ der… Aslında doğru söylenişi ‘selamün kavlem…’. Yasin süresinin 58. Ayeti’nin ilk iki kelimesi… Tamamı; Selamün kavlem mir rabbir rahıym… Anlamı konusunda muhtelif tefsirler var. Ancak hepsinde ortak olan nedir diye bakarsanız; Rahmet nuru gönderen Rablerinden onlara bir selam sözü var… Peki niye bunu işler sarpa sarınca, ortamdan belayı def etmek için okuruz? Benim din bilgim de buraya kadar işte. O konuda maalesef malumatım yok. Tekrar konumuza dönersek, yani bana bir haller olmasına… Kendimi değişim sürecini tamamlayarak, yumurtadan çıkan minik bir civciv olarak görmeye yaşım müsaade etmediğinden olsa gerek, bu sefer çok kapılı bir oda da oturduğumu görüyorum. Burası sonsuz sayıda kenarı olan çokgen bir oda. Bu kenarların her birinin üzerinde bir kapı duruyor. Ben yıllardan beri bu kapıları açıp, odanın etrafını kuşatan patikalarda dolaşmaya çıkıyorum. Patikalar bir labirentin parçası. Ben l

Adjusment Bureau yani Bir Nevi Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Hayatın amacı mutlu olmaktır. Mutluluğa giden yol, anlamsızlıktan geçer. Yaradılışın en büyük mucizesi budur. Bu mucizeyi sezmek zordur. Daha zor olanı, anlatmaktır. Öğretmekse imkânsızdır. Öğrenebilen herkes, kendisi öğrenir. Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen belirmez. Öğrenci hazır olduğunda, öğretmenin hep orada olduğunu görür. Zamanda tesadüfe yer yoktur. Tesadüf diye bir bileşen olsaydı, evren kaosa dönüşürdü ve bir saniye bile var olamazdı. Bu yüzden Adjusment Bureau vardır. Hiçbir şey şansa bırakılmamıştır. Şansının kötü olduğuna inananlar, gereksiz detaylara takılarak bir noktada fazlaca oyalanan ve fırsatları erteleyenlerdir. Her şeyin anahtarı kendini sevmektir. Anahtarı bulmak için, insan kendine bir aynadan bakmalıdır. Ve ayna burada mecazi anlamı ile kullanılmamıştır. Bu yazı da, akıl yerine kalple ulaşılan sonuçları tarif etmeye çalışan diğer tüm yazılar gibi anlamsızdır. (İstanbul’da, ofiste, mesai bittikten çok sonra, ikibinonbeş sen