Dün gece bir rüya gördüm. Rüyamda yelkenli bir teknedeyim. Ama öyle kıytırık, olsa da olur, olmasa da olur, bir alınca, bir satınca sevinilen teknelerden değil. Bir çalı Nazenin’e benziyor. Bir farkla, bizim teknemiz bembeyaz. Suyun üzerinde kuğu gibi süzülüyor. Rüya bu ya, teknenin sahibi, benim sevgilim. Etrafımızda bir sürü eş, dost, arkadaş kalabalığı ile halimizden pek bir memnunuz. Kaptan, meşhur yazlık mekanlardan birinin iskelesine kıçtan kara yanaşırken, etrafımızda koşuşturan tayfalara aldırmadan, kadehlerimizdeki içkilerimizi yudumluyoruz. Tekne yanaşınca, sevgilim bir hamlede iskeleye atlıyor. Üzerinde lacivert bir pantolon ve beyaz bir gömlek var. Gömleğinin kol düğmelerinde adının ve soyadının baş harfleri işli… Bu kadar detaydan sonra, kol düğmelerinin altın olduğunu söylememe bilmem gerek var mı? Ben sırtı açık, emprime bir elbise giymişim. Yargıcı’dan çok severek almıştım. Rahat onbeş senesi var. Kilo alınca içine sığamadım, yıllardır dolap bekliyor