Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ölüm gibi bir şey...

Ölümle tanıştığımda dört yaşındaydım. Bir gece, Gökdere sokaktaki bordo renkli apartmanımızın giriş katındaki daireden, yürekleri paralayan bir çığlık yükseldi. Ertesi gün, kapıcımız Cemal Efendi’den, iki numarada oturan Süheyla Hanımların yeni doğmuş bebeklerinin öldüğünü öğrendik. Anneme ‘Bebeği biz alabilir miyiz’ diye sordum. Niyetim onu da oyuncak bebeklerimin arasına katmaktı. Annem ‘Olmaz öyle şey’ dedi. Neden olmayacağını anlamadım. Bebek zaten ölmüştü. Bu yüzden kardeşimi kucağıma aldığımda uygulanan kısıtlamalara gerek kalmadan onunla oynayabilirdim. Bana göre, çok akıllıca bir çözümdü. Annemin son derece pragmatik bir öneriye, bu kadar sert bir şekilde karşı çıkması anlamsızdı ama neticede anne olan oydu, kuralları o koyuyordu, bu yüzden sesimi çıkaramadım. Sonra dedem öldü. Altı yaşındaydım. Komşumuzun bebeğinin öldüğü zaman ki kadar saf değildim artık. Babaannemlerin evinin üst katındaki koridorda ‘Dedem işte böyle öldü’ diyerek, dilini ağzının kenarından sarkıtarak