Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İstanbul’da Yaşamanın Acı Veren Gereksizliği Üzerine

İstanbul’a taşındığımızda on dört yaşındaydım. Doğduğum ev, büyüdüğüm sokaklar, bisiklete binmeyi öğrendiğim park, yazın futbol, kışın kartopu oynadığımız boş arsa, bahçedeki vişne ağacı, arkadaşlarım, kuzenlerim, lise binasının dördüncü katında, F şubesinde okuyan baygın bakışlı çocuk, uzun lafın kısası o güne dek hayat diye biriktirdiğim ne varsa, Ankara’da, Yenimahalle Tufan Sokak ile Bahçelievler İkinci Cadde arasında bir yerlerde kalmıştı. O yüzden çok mutsuzdum ve İstanbul’dan nefret ediyordum. Ta ki, Küçüksu Kasrı’nı görene dek… Şimdi de öyle mi bilmiyorum ama benim gençliğimde, Küçüksu Kasrı’nın önünde, her nasılsa betona dönüşmemiş bir toprak parçası vardı. Boğaz’ın suları, basit ve alelade bir kumsalda nasıl oluyorsa öyle, bu küçük toprak alana vurup, geri dönerlerdi. O gün, Küçüksu Kasrı’na birlikte geldiğimiz grubumuzdan ayrıldım, suyun kıyısına yürüdüm ve ellerimi boğaza daldırdım. Şehir, ıslanan parmak uçlarımdan içime aktı. Ve ruhum, batan güneşin kızılına boyanmış İst