Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hasbelkader…

Bendeki Arapça sevgisinin mimarı babamdır.  Kendisi, Osmanlıca konuşulup, eski Türkçe yazılan bir evde büyüdüğü için, Farsçaya da Arapçaya da aşinaydı. Ama Arapçaya özel bir teveccühü olduğunu kabul etmek icap eder. Her nedense; bu dilin kelime türetme şekillerinden etkilenir, özel bulur ve takdir ederdi. Babasına hayran her kız çocuğu gibi, onun bu ilgisini çocuksu bir gayretle benimsediğimi hatırlıyorum. Sonradan babamla yollarımız zihinsel ve duygusal olarak ayrıldı ama Arapça sevgisi, gözümün rengi gibi, sağ göz kapağımın diğerinden hafifçe düşük olması gibi, yüksek tansiyonum veya dondurma sevmemem gibi ondan bana tevarüs etti ve o bu diyardan ebediyen gittikten sonra da benimle kaldı. Hafıza-i beşer nisyanla malüldür. Yani insan unutur. Bazıları çok, bazıları az unutur ama bir yerden sonra hepsi aynı kapıya çıkar. Ben az unutanlardanım. Ama yine de lanet mi, ödül mü olduğu belli olmayan bu insanca özellikten nasibimi almışım. Babamın köküne, ekine kadar ayırıp ince ince anlattığı

Nasıl Yazar Olunur?

Yazar olmanın birinci şartının güzel ve anlamlı yazmak olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz… Konunun yazma ile illaki bir ilgisi vardır ama kesinlikle sizin düşündüğünüz kadar değildir. Okuma yazma öğrenmiş olmak, diğer kriterleri karşılıyorsanız, yazarlığın “yazı ile ilgili kısmı” için yeterlidir. Buraya kadar geldiyseniz, okuma yazma bildiğiniz aşikar. O yüzden lafı uzatmadan konuya girelim derim ben... Woody Allen’a 'İyi yazmak için ne gerekir?' diye sorduklarında “Bir daktilo ve çarpık bir dünya görüşü” demişti. Bana sorarsanız bu sorunun cevabı; Bir dizüstü bilgisayar ve kâfi miktarda mutsuzluktur... Söylediğimi ‘Deli midir, nedir’ diyerek hemen yabana atmayın. İnanmıyorsanız Umberto Eco’ya bakın; Mutlu insanın hikayesi olmaz, der Eco… O benden daha iyi bir yazar olduğu için daha güzel söylemiş ama sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken, sizi yazın dünyasında zirveye taşıyacak olan mutsuzlukların temelinin çocukluk çağlarında atılmış olması