Sevgili Günlük, Bu günlerde aklımı en çok ‘Hasattan sonra hayat var mı’ sorusu kurcalıyor. Dün bu konuyu diğer Citrillus Lanatus’lar ile de tartışmak istedim ama beni ‘Moral bozmak’la suçladılar. Neymiş efendim, hiç durmadan hasat gününü düşünerek şimdiki anın güzelliklerini kaçırıyormuşum. Meğer çiçekten meyveye yeni dönmüşüz, ılık yağmurlar yeni başlamış. Güneşin kavurduğu hasat günlerini düşünmek için çok erkenmiş ve daha bir sürü zırva… Diğerleri beni anlamadıklarını söylüyorlar ama, işin gerçeği şu ki; ben onları, onların beni anladığı kadar bile anlamıyorum. Bu tarlaya nereden geldiğimizi bilmiyoruz, neden geldiğimizi bilmiyoruz, başka tarlalar var mı, yok mu onu bile bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey hasat günü diye bir şey olduğu ve eninde sonunda geleceği… Buna rağmen hayatımızdaki tek gerçekten bahsettim diye, beni neşelerini kaçırmakla suçlamaları ne kadar akıllıca acaba? Geceleri gökyüzüne bakıyorum. Göz alabildiğine uzanıyor. İçinde binlerce parlak ışık var. Eli