Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Deist bir Citrillus Lanatus’un Varoluşçu Günlüğü

Sevgili Günlük, Bu günlerde aklımı en çok ‘Hasattan sonra hayat var mı’ sorusu kurcalıyor. Dün bu konuyu diğer Citrillus Lanatus’lar ile de tartışmak istedim ama beni ‘Moral bozmak’la suçladılar. Neymiş efendim, hiç durmadan hasat gününü düşünerek şimdiki anın güzelliklerini kaçırıyormuşum. Meğer çiçekten meyveye yeni dönmüşüz, ılık yağmurlar yeni başlamış. Güneşin kavurduğu hasat günlerini düşünmek için çok erkenmiş ve daha bir sürü zırva… Diğerleri beni anlamadıklarını söylüyorlar ama, işin gerçeği şu ki; ben onları, onların beni anladığı kadar bile anlamıyorum. Bu tarlaya nereden geldiğimizi bilmiyoruz, neden geldiğimizi bilmiyoruz, başka tarlalar var mı, yok mu onu bile bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey hasat günü diye bir şey olduğu ve eninde sonunda geleceği… Buna rağmen hayatımızdaki tek gerçekten bahsettim diye, beni neşelerini kaçırmakla suçlamaları ne kadar akıllıca acaba? Geceleri gökyüzüne bakıyorum. Göz alabildiğine uzanıyor. İçinde binlerce parlak ışık var. Eli

Bir Şehir, Bir Deniz, Bir Çocuk, Bir Köpek

Güney rüzgarlarının önünde Çin Seddi gibi yükselen dağların alçalarak önce tepeye, sonra ovaya döndüğü nadir düzlüklerden birine kurulmuş bir şehirdi burası. Sırtını yasladığı yamaçlar, kıble ve lodosa geçit vermediğinden, evleri ve bahçeleri poyrazın insafına kalmış görünürdü. Hava hep nemli, en sıcak günde bile soğuk, yarımay şeklindeki ovanın kuzeyini kaplayan deniz hep hırçın, koyu mavi, derin ve karanlıktı. Anneler en çok, çocuklarının bir gün bu merhametsiz dalgaların arasında can vermesinden korkarlardı. Bu yüzden, dip akıntılarından kurtulacak kadar kuvvetlenmeden yüzmeye yeltenen kızlara ve oğlanlara büyük cezalar verilirdi. Bütün şehirde adet olduğu üzere, babalarından evvel eve girmek gayreti ile akşam ezanı okunurken bahçe kapısında belirdiklerinde, evin en yaşlı kadını ‘bugün denize gittin mi’ diye sorardı. Onlar da her zaman gitmediklerini söylerdi. Yaşlı kadın, çocukların kollarını ve enselerini yalar, ağzına tuz tadı gelirse onları önce bir güzel döver, sonra da kalı