Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Allah bir, avrat dört...

Geçen hafta bu konu hepimizi epey bir oyaladı. Hepimizi derken;  kadınlar top-yekûn ayağa kalktı. Erkeklerden  ses çıkmadı. İnsanoğlu nedense böyledir. Bir kural veya oluşum kendisine yarıyorsa, öbürlerinin ne tür bir kazık yediğine  pek aldırmaz. Cumhuriyet elden gidiyor, diye mangalda kül bırakmayan arkadaşlarımdan pek azı, bu temel kazanımlarımızdan birinin lav edilme çabasına tepki gösterdi.  Bizde bu vesile ile,  kadınlara duydukları muhabbetin, cumhuriyetin ilkelerine duydukları muhabbetten büyük olduğunu öğrenmiş olduk. Konu ile ilgili düşüncelerimi daha önce yazmıştım. Sonrasında çok kişi karşı çıktı. Kadınların çok eşli olmalarının mümkün olmadığını söylediler. Baktım kadınlardan da heves eden yok...  Herkes evdeki bir taneyi gönderip, çamaşırından, ütüsünden yırtmak derdinde... ben de olayı birkez daha, dinimizin akidelerine göre olması gerektiği iddia edilen hali ile ele alıp irdeleyeyim dedim... Durumla empati kurmak lazım. O yüzden bu hikayede kendimi  kocasının ikinci, üç

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler…

Boşanmak sihirli bir şey… Bir insanı ne kadar severek evlenirsen evlen, kaç yıl bir arada yaşarsan yaşa, ne paylaşırsan paylaş, boşanınca her şey bitiyor. İyisi ile kötüsü ile, boşanan insanlar birbirinin hayatından çıkıyor, iki yabancı oluyor. Yıllar önce teyzem kocasından ayrılmıştı. Evlendiklerinde dört yaşındaydım. Boşandıklarında otuziki… Bir telefon konuşmalarına şahit olmuştum. Teyzem ‘siz’ diyerek konuşmuştu. Ve adının sonuna ‘bey’ ekleyerek hitap etmişti. O zaman anlamamıştım neden böyle olduğunu. Şimdi anlıyorum… Boşanmak çiftler için harika ama, çocuklar için berbat bir durum. Mutsuz ve parçalanmış aile çocukları oldukları için falan değil… Kaldı ki, öyle bir şey yok zaten… huzursuz ortamdan boşanma yolu ile kurtulan çocuklar, çok daha olgun, çok daha anlayışlı, empati kabiliyeti yüksek ve kendi ile barışık oluyorlar. Şurada kaç tane boşanmış kadınız. Klan şeklinde yaşıyoruz. Daha bir tane çocuğumuz psikopat olmadı. İşin çocuklar açısından berbat olan tek tarafı, kendiler

Çok eşlilik yasal olsun ...

Bu konu dün gündemi epey bir meşgul etti. Facebook’ta insanlar derhal ikiye ayrıldı. Külliyen reddedenler ve olabilir, diyenler...   Gerçi   ikinci grupta pek fazla insan yoktu. Hatta benden başka hiç kimse yoktu... Ama şimdilik bu detayı bir kenara bırakmaya karar verdim. Esasen; bir fikre hemen karşı çıkmaya,   karşıyım...   Tasarım yaparken en büyük hataları daima   ilk bakışta son derece doğru gelen fikirleri uygulamaya çalışırken yaptım. En kabul edilemez görünen düşüncelerin arkasından da pek ala uygulanabilir şeyler çıktı çoğu zaman... o yüzden herşeyi çevirip birde tersinden düşünmek bende adet oldu. Şimdi de böyle yapacağım. Olayı çevirip birde tersinden düşüneceğim... Çok eşlilik denilen kavram neden var? Çünkü insan doğası gereği birbirine eş olması gereken iki farklı tür olarak yaratılmış. Bu öncelikle üremek için gerekli... Aksi bir durum olsaydı olaylar şöyle gelişebilirdi: -Merhaba ben Adem... ilk insan. -Merhaba ben de Hasan... ikinci ve son insan... Adem’le Hasan'ı

Benim bir süre sorunum var...

Bu sabah da, bundan önceki yüzlerce sabah gibi, kargalar kahvaltısını etmeden evden çıktım. Arabama bindim, Bağdat Caddesi’ni takip ederek büromun yolunu tuttum... Ama o ne? Bu sabah bir değişiklik var. Cadde pırıl pırıl... insanlar daha bir aydınlık... ağaçların tepeleri ışıldıyor. Güneş daha sabahın köründen her yeri ısıtmaya başlamış bile... Bahar gelmiş, bahar... hem de ne güzel gelmiş. Havaya yaşamanın güzelliğinin kokusu sinmiş sanki.. Ve birde aşkın kokusu... Aşk denince kadın kısmında akan sular durur. Hele de benim gibi yalnız bir kadınsa... Bu yüzden havadaki aşk kokusuna daha fazla kayıtsız kalamadım ve çektim arabayı saray muhallebicisinin önüne... ‘Oğlum şu kıymalı kol böreğinden getir, bi de demli çay’... Bir yandan yiyorum, bir yandan caddeyi seyrediyorum. Çayın tadı o kadar güzel ki... hele börek... kıyır kıyır.. içindeki harcı da tam karar olmuş. O sırada önümden minik bir kuş pike yaparak geçiyor. Gidip ağacın yüksek dallarından birine konuyor. Yapraklar güneşle aydın

Spiritüel Kadın Nasıl Tavlanır?

(Aşağıdaki yazı benim değil... Keşke benim olsaydı. Çok güzel yazılmış, çok usta işi... Ben beğendim. Bir okuyun bakalım, sizde beğenecek misiniz?...) Etrafınızda sayıları gittikçe artıyor. Kimisi meditasyon yapıyor, kimisi yoga, kimisi Reiki, kimisi Feng Shui… Bazılarının elinden astrolojik haritaları eksik olmuyor hatta sizinle ilişkisini bile yıldızların o an ki konumuna göre belirliyor. Kryon, Ramtha, İçinizdeki Güç tarzı kitapları okuyorlar ve bazıları size de okutturmaya çabalıyor. Gizemli ve egzotik havalarını inkar etmek olanaksız. Bir spiritüel kadınla karşı karşıyasınız; peki, ona nasıl yaklaşacaksınız? Hepsinden önce nedir yahu bu spiritüel kadın? Ne yer, ne içer; nerelerde gezer; özellikleri nedir ve nasıl tavlanır?... Başlıyoruz… Spiritüel Kadın mı? Nasıl yani? Yukarıda saydığımız tüm ilgileriyle birlikte aslında spiritüel kadın,. İyi niyetinden dolayı az buçuk saf, bu saflığın suistimali sonucu kalbi kırık, bu kalbi kırıklıklar sonucu da özünde mutsuz bir kadın tipi