Dün gece Defne ile birlikte yemek yedik. Daha doğrusu, gündüz kuşağında, birlikte şantiyeye gittik. Defne, benim Cumartesi günlerine monte edilmiş mutad şantiye gezme turuma, evlat durumundan katılıyor. Bazen şantiye ofisinde oturup bilgisayarda sims oynuyor, bazen de baret takıp sahaya çıkıyor. Programımız akşamın bir köründe nihayet bitince de, beraber yemeğe gidiyoruz. Dün gece kızımın çok sevdiği bir italyan restoranına gittik. Kitap ve Cd alışverişi yaptık, cadde’de yürüdük, vitrinlere baktık... Veeee bilet aldık...
Geçen yıl bir tam, iki yarım, dört çeyrek bilet almıştık. Hepsine de ikramiye çıktı... en azından amorti. Tabii bunda bütün biletlerin son rakamlarının aynı olmasının bir etkisi oldu mu, bilmiyorum. Ben o vakitler bunu, gelecek yılın, en azından elimizdekileri kaybetmeden geçireceğimiz bir yıl olacağına dair işaret olarak yormuştum. Sanırım haklı da çıktım. 2011 büyük kazançların yılı olmasa da, toparlanmaların, yara sarmaların yılı oldu. Zenginden alıp daha zengine veren kader, mesaiye ara verdi. Henüz tekerlekler yerden kesilmese de, uçak pist başı yaptı. 2012 yılında, kaptan ‘kabin ekibi kalkış için yerlerinize’ anonsunu yapacak. Bunu biliyorum, tüm kalbimle hissediyorum.
Artık boğa burcu insanı olduğumdan mıdır, yoksa babamın kızı olduğumdan mıdır nedir bilinmez, para kazanmak için çalışmak arzusu her daim beni dürter. Çalışırken yorulmam, bıkmam, usanmam... Sabah erken kalkmak, Cumartesi, Pazar projelerin başında geçirmek, gezmeye gidememek, kendime vakit ayıramamak, dinlenememek beni asla bozmaz... Hatta bundan zevk alırım. Tatil günlerinde herkes sinemaya, yemeğe, bilmem nereye giderken, halen işimin başında olmaktan gurur duyarım. Ve bu bitip tükenmeyen mesailerimin sonunda da para kazanmış olmaktan ve bu paralar ile birşeyler yapmaktan zevk alırım. Ama emekle yapılan işten kazanılan para her daim limitlidir. Gönülden geçen tüm dileklere yetmez. O yüzden bende senede bir gün, piyangonun yılbaşı ikramiyesi bana çıksa, o para ile neler yapacağımı düşünür, hayaller kurarım. Malum, ikramiye 40 trilyon. Benim gibi paradan para kazanmayı bilmeyen insanların bile kolayca hesaplayabileceği üzere, senede en az 4 trilyon faiz getirir. Bu da demektir ki, ana paraya hiç dokunmadan, sadece faizi pek çok hayali gerçekleştirmeye yeter...
Biletleri aldıktan sonra, Cadde’de yürürken Defne ile sohbet ettik, para bize çıksa neler yaparız diye düşündük... Ben hemen ‘parayı nasıl saklarız’ın derdine düştüm. Bak Defne dedim, akıllıca davranmazsak, bu para başımıza bela olur. Dolayısı ile, kimseye çaktırmadan parayı almanın bir yolunu bulmamız lazım. Gidip bir banka ile anlaşmalıyız. Hem faiz için pazarlık ederiz, hem de paranın sahibinin gizli kalmasını garanti etmelerini isteriz. Banka müdürü gidip parayı alır, böylece bizim kimliğimizi kimse öğrenmez.
Defne bu önerimi mantıklı buldu. Ve parayı alınca nerelere sarf edeceğimizden bahsetmeye başladı. Öyle olmaz Didi, dedim... Harcamalarımıza bir kılıf bulmamız lazım. Bunun için Mar Mimarlık’ı geliştirmeliyiz. Bir plaza katı bulur, taşınırız. Süper bir dekorasyon, bir sürü çalışan... iş olsun, olmasın... böylece herkes paranın kaynağının yaptığımız işler olduğunu sanır. Biz ancak bu tezgahı kurduktan sonra harcama yapmaya başlayabiliriz.
Defne bu konuda da bana hak verdi. Ne kadar sürer, dedi. Yeni yer bulma, dekorasyon en az altı ay sürer. Bir altı ayda sanki işi oturtuyormuşuz gibi yaparız... Bir sene sonra parayı gönül huzuru ile sarf etmeye başlarız. Böylece insanlar bize bakar, allah bunlara yürü ya kulum dedi, der, kimsenin aklına piyango, miyango gelmez. Bizde istediğimiz evi, arabayı şüphe çekmeden alırız, dedim. Defne deniz manzaralı bir ev istedi. Artık deniz görmeye alışmış, manzarası olmayan bir ev istemiyormuş. Bağdat Caddesi’nden ayrılmak da istemiyor. Dolayısı ile Cadde’nin sahil tarafında dubleks, teras kat bir daire veya Dragos’ta bahçeli ev alıyoruz. Ömerli’de havanın kokusunu sevdiği için Ömerli’de de bir ev istedi. Haftasonları gitmek için. Olur, dedim... Arabamızın yeni modelini alıyoruz. Ama bunu da satmıyoruz. Çünkü kıyamadık... Şöföre vericez, alışverişe falan gitmesi için... Son zamanlarda çok aklımıza takılan birşey de Range almak... O’nu da alıyoruz. Şubat tatilinde Los Angeles’a gidiyoruz... Mid point’in şeflerinden birini, tercihen Cadde’deki restoranın şefini işe alıyoruz. Evde partiler veriyoruz, falan filan.... Konuşa konuşa eve geldik. Biraz televizyon seyrettik, uykumuz geldi, yataklarımıza gittik...
Yatağıma yatıp, sırtımı yastıklara dayadığım andan çok hoşlanıyorum. Gözlüklerimi takıp, elime kitabımı alıyorum. Günün en keyifli zamanı benim için... Dün gece de böyle yaptım. Tam kitabın kapağını açtım, okumaya başlıycam, durdum... Sen, dedim içimden... Güllü, sen Tanrı olsaydın, parayı sana verir miydin?
Uzun uzun düşündüm dersem yalan olur... kısaca düşündüm ve hayır dedim. Ben Tanrı olsaydım, parayı kesinlikle bana vermezdim. Neden? Çünkü bu paranın varlığı ile asla sıradışı birşey yapmıycam da ondan... Parayı piyango idaresinden son derece akıllıca alıcam, en yakınlarımın bile, paranın bana çıktığından şüphelenmemesi için bir tezgah kurucam ve o parayı belkide ana paranın tek kuruşuna dokunmadan, son derece akıllıca sarf edicem. Öldüğüm zaman, kırk trilyon, çocuklarıma muhtemelen seksen trilyon olarak kalacak... Eee ne oldu yani... sadece yaşantım up-grade oldu... deniz manzaralı daire, deniz manzaralı eve, ekonomi sınıfı Los Angeles uçusu, first class Los Angeles uçuşuna döndü... allah’da beni kahretsin... vallahi kendimden utandım... bu halim ile parayı istemek hakkım yok benim...
Ben Tanrı olsaydım, parayı en sıradışı şeyleri yapacak olana verirdim. Yaşantısında en büyük farkı yaratacak olana... Misal, bütün sokağa ziyafet sofrası kurdurup, tüm komşularını kırk gün, kırk gece başına toplayacak bir adama verilmeli para... Veya evinden barkından kaçıp, hiç bilmediği diyarlara gidip, orada bilmediği yaşamların parçası haline gelmeye cesaret edebileceklere... İşi gücü bırakıp kendini yemeğe, içmeye, hovardalıklara vereceklere... Çocuğu ‘anne para bize çıkarsa, artık çalışmazsın di mi’ diye sorduğunda ‘bilmem ki, çalışırım herhalde’ demeyecek birine... Para öyle bir adama çıkmalı ki; onun hayatını, etrafındaki herkesin hayatını değiştirmeli... ve sonra da dolaşıma geri dönmeli.. o adamda da kalmamalı... kalmamalı ki, herkes maddiyatla yapılanların esasa dair olmadığını anlasın...
Sonra düşündüm kendi kendime... acaba dedim, ne yaparsam Tanrı parayı bana verir... Bir yat yaptırsam kendime... Şöyle okyanus aşabilen bir yat... Çocuklarımı alsam, öğretmenlerini de tabii... Bassam gitsem dünya turuna... birkaç sene hiç gelmesem... veya burada yaşasam, ama yaz tatillerinde kutuplara, safariye, çöle, dalmaya, dağlara tırmanmaya gitsem... Olmadı, sosyeteye mi girsem... Belki çocukluk aşkımın peşine düşerim. Ben vaktiyle seni çok sevmiştim, derim... ben de seni sevmiştim, derse belki yeniden aşık olurum. Peki ya beni değil, paramı istediği için öyle derse... Bu önemli.. bu kadar para olunca, hiçbirşeyden emin olamayız di mi...
Faydasız... O kadar alışmışım ki, kalıpların içinde yaşamaya... Fark yaratacak birşey gelmedi aklıma... Dolayısı ile parayı hak edecek bir aksiyon da koyamadım ortaya...
Son bir umut... Gider İskoçya’ya yerleşirim diye düşündüm. Yemyeşil kırların ortasında bir çiftlik evi alırım. Çocuklar okula orada devam ederler... büyüyünce de oxford’a giderler.. Okuldan gelince koyun sağarlar... En kaliteli yünleri üreten bir çiftlik kurarız. Ben de kendime sağdan direksiyonlu bir Range Rover alır, soldan giderim... Bu da bir fark yaratmazsa, ben de artık birşey bilmiyorum...
Bu arada unutmadan, ofisi büyütüyoruz. Yeni yılda, yeni bir yere geçeceğiz. Dekorasyonu da değiştiriyoruz... Şimdiden söyleyim de, ne olur ne olmaz, sonra 'bu paralar O'na piyangodan çıktı, öyle gece gündüz çalışıyoruz, acaip çalışıyoruz lafları hep yalan, dolan, demeyin...
Gelen yılda, herşey gönlümüzce olsun. Çok güzel olsun... hatta tahmin bile edemeyeceğimiz kadar güzel olsun. Biz fark yaratamıyorsak, Tanrı bizi fark yaratanlarla karşılaştırsın. Aşklar, sevgiler kalbimize su gibi aksın... Paramız artsın, eksilmesin... Hiçbirimizin başı dara düşmesin...
Ve son olarak; ilahi adalet işlesin, piyangoyu hayalleri en özgün olan kazansın...
Yorumlar
Yorum Gönder