Gençliğimde büyük para sahibi
olup, parası sayesinde ünlü olmuş
insanların hayat hikayelerini okumaya meraklıydım. Çünkü o yıllarda bana ne
olmak istersin diye sorsalar, ünlü olmaya yetecek kadar parası olan zengin bir
insan olmak isterim, derdim. Şimdi geriye dönüp baktığım zaman, istediğim noktaya gelemeyişimin sebebinin,
bizatihi davranışımda yattığını
görüyorum. Ünlü olmaya yetecek kadar
parayı bir araya toplamayı başarmış bir insanın o noktaya varmak için yürüdüğü
yollarda başına gelenleri bir kitapta toplayıp, cümle aleme ilan ettiğine
inanmak için aptal olmak lazım. O
yıllarda bunun olabileceğine inandığıma göre, demek ki ben de aptalmışım. Şimdi
böyle yazınca, eskiden aptaldım, artık akıllandım gibi anlaşılıyor ki bu doğru
değil. O yüzden cümleyi şu şekilde düzeltmeliyim; eskiden şu anda olduğumdan
daha aptaldım... Benim şimdilerdeki zeka ve kavrayış düzeyimi bilenler için,
bunun daha kötüsünü hayal etmenin çok zor olacağını tahmin ediyorum. Ama ne
yazık ki gerçek bu... bazı şeyleri değiştirmek insanın elinden gelmiyor.
O yıllarda okuduğum kitaplardan
birinde Onasis’in hayat hikayesi anlatılıyordu. O kitaptan özellikle iki şey aklımda
kalmış; bunlardan bir tanesi her zaman gömleğinin cebinde taşıdığı defteri... Onasis
hiç bir zaman yanından ayırmadığı bu deftere, bir insanla ilk defa
karşılaştığında edindiği izlenimlerini yazarmış. Şayet bu insanla bir daha
karşılaşırsa, defterini çıkarır, ilk izlenimlerini yeniden okurmuş. Gördüğünüz
gibi Onasis, yeni bir tanışmanın ilk anlarının kıymetini ne kadar iyi
anlamış. Karşımızdaki insana henüz bir
duygu beslemediğimiz için görüşümüzün berrak, keskin ve doğruya en yakın olduğu
altın anların...
Geçenlerde, Tanrı’nın beni unutan
ve affeden şebeleklerden biri olarak yarattığını anladım. Bu durumun zayıf bir
hafıza ve kendine yeteri kadar önem vermeme gibi iki arızalı durumun
kombinasyonu olduğunu düşünüyorum. Her
gün en az on tane ‘bir daha böyle bir şey yaparsam, cümle alem beni görsün’ kalıbında
cümle kuruyorum. Fakat vakit akşama varmadan hepsini unutuyorum. Gerçi modern
zaman felsefeleri benim bu salakça davranışımı yüceltiyor. Unutun ve affedin,
diyor... Ancak bu söylemlerin yaygınlığı, içinde bulunduğum durumun marazi bir
hal olduğuna ait inancımı güçlendiriyor. Zira öyle bir devirde yaşıyoruz ki;
yüceltilen ve genel olarak inanılan herşeyden şüphe etmemiz lazım.
Geçenlerde, unutmak ve affetmek zayıflığıma, Onasis’in
defteri ile çare bulabileceğimi fark ettim. Küçük, cepte ve çantada kolay
taşınan bir defter edinip üzerine ‘cümle alem defteri’ yazıcam. Ve ne zaman ‘bunu
bir daha yaparsam, cümle alem beni görsün’ dediğim bir cümle kurarsam bu
deftere not edicem. Her akşam uyumadan önce yazdıklarımı yeninden okuycam.
Böylece unutmak ve affetmek illetinden kurtulmayı ve hiç değilse kulağımın
arkasını kurtarmayı umuyorum.
Onasis’in hayatını okurken en az
defter kadar etkilendiğim diğer bir şeyde,
Jackie Kennedy ile evlenmek uğruna terk ettiği Maria Callas’a gönderdiği
mektuptu... ‘Bu çırpı bacaklardan ve dümdüz kalçalardan içime fenalık geldi.
Senin baldırlarının elimi doldurmasını özledim, diye yazmış. Adamın neden bu kadar zengin olduğuna şaşmamak
lazım. Ortalamanın kat kat üzerinde zekiymiş vesselam... Böyle bir zeka her türlü
zenginliği hak eder.
Allah gani gani rahmet
eylesin....
Yorumlar
Yorum Gönder