Ofiste çok acaip şeyler
oluyor bugünlerde… Toplantıydı, telefondu, mail’di derken, bünyeler bu yüke
dayanmadı, sonunda hepimizin şirazesi kaydı. Şiraze kayması kötü bir şey… Çünkü
insanın hayata dair beklentilerini değiştiriyor. Gerçekleşmesi mümkün olmayan
durumları sanki elini uzatsa, tutabilecekmiş gibi hissetmesine sebep oluyor.
Misal, Osman’ı ele alalım…
Geçen gün, Küçükbakkalköy yöresinde başlaması gereken ve fakat bir türlü başlayamayan
bir iş için neyi beklediğimizi sordum. ‘Senin ikâmetgah belgeni bekliyoruz’
dedi… Bakın işte, gördünüz. Geldiğimiz nokta Osman’da, ‘sabırlı olur ve yeteri
kadar beklerse, ikâmetgah belgesi’nin, kendi kendine geleceği yönünde bir algı
oluşturmuş…
Valla içim parçalandı. Bir
an anlatsam mı acaba, diye düşünmedim de değil. Sonra vazgeçtim. Biraz hava
alayım, diyerek ofisten çıktım, muhtara gittim, istediği şeyleri alıp getirdim,
gizlice masasına bıraktım.
Neticede yirmi senelik
ortağım. Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı var. Masasında ikâmetgahları bulsun
da, sevinsin garip.
Ayrıca ben de bu denli
iyi bir insanım…
(İkibinonbeş senesinin Mart ayı’nın üçüncü günü, İstanbul’da
ofiste, toplantıya geç kalan statikçileri beklerken yazıldı.)
Yorumlar
Yorum Gönder