Hayatın amacı mutlu olmaktır.
Mutluluğa giden yol,
anlamsızlıktan geçer. Yaradılışın en büyük mucizesi budur.
Bu mucizeyi sezmek zordur. Daha
zor olanı, anlatmaktır. Öğretmekse imkânsızdır. Öğrenebilen herkes, kendisi öğrenir.
Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen
belirmez. Öğrenci hazır olduğunda, öğretmenin hep orada olduğunu görür.
Zamanda tesadüfe yer
yoktur. Tesadüf diye bir bileşen olsaydı, evren kaosa dönüşürdü ve bir saniye
bile var olamazdı. Bu yüzden Adjusment Bureau vardır. Hiçbir şey şansa
bırakılmamıştır.
Şansının kötü olduğuna inananlar,
gereksiz detaylara takılarak bir noktada fazlaca oyalanan ve fırsatları
erteleyenlerdir.
Her şeyin anahtarı kendini
sevmektir. Anahtarı bulmak için, insan kendine bir aynadan bakmalıdır. Ve ayna
burada mecazi anlamı ile kullanılmamıştır.
Bu yazı da, akıl yerine kalple
ulaşılan sonuçları tarif etmeye çalışan diğer tüm yazılar gibi anlamsızdır.
(İstanbul’da, ofiste, mesai bittikten çok sonra, ikibinonbeş senesinin
Temmuz ayı’nın altıncı günü, ‘maazallah hafta sonu basitçe mutlu olsaydım,
bugün bildiklerimi asla bilemeyecektim’ diye düşünürken yazıldı…)
Yorumlar
Yorum Gönder